5/01/2013

Çenem Dursun

     Bu gece de yatağa ağlayarak girmek istemiyorum. Ben de çok alıngan biriyim, ben de sinirli biriyim hatta  bunun için nedenim aslında engel olamayacağım bir sorunum var. Troid bezlerimde nodüller var. Buna rağmen kendimi tutup, her şeyi en iyi ihtimaliyle düşünmek için çırpınıyorum. Suçlu olduğumda kabul etmemezlik yapmam ki sadece konuşarak çözülebilecekken bu tavrı anlamıyorum. Karşılıklı sorunlar açıklanır, sonra iki taraf da açıkça söyler fikrini ve duygularını. Bana kaçamak tavırlarla yaklaşmasın kimse. Kötü niyet gütmeden  zaten yeni planlıyoruz durumu diye çok soru sordum. Biliyorum soru sormaya başlayınca da kendimi durduramıyorum. O belki sinirlenip iki küfreder, bir iki eşya atar rahatlar. Ben ne onları yapabiliyorum ne de vicdan azabından kurtulabiliyorum. Benim üzüntüden gözyaşı dökerken gizli gizli, kendimden başka silecek kimsem yok. Olmasını da istediğimden değil ama niye sadece bencil ve gereksiz damgasını ben yiyorum? Başkalarının hataları anlayışla karşılanırken neden tamamen suçlu ben oluyorum? Konuşmadan da duramam ki ben. Kimseyle konuşmazsam, konuşamazsam ruh sağlığımı koruyamam ki. Soru sormadan neyin nasıl olduğunu nerden bilebilirim? Soru sormak karşındakinin verdiği cevapta onun kişiliğini anlamaktır. Bilmediğin özellikleri görmek için kapıyı aralamaktır. Neyse de yine mütemadiyen ağlama zamanıma dönmek istemiyorum. Karşımdaki bir kere kırdıysa ben hatamı bilip kendimi bin defa kırarım. İnsanlar anlatmayınca bilmiyor. Benim gibi, herkes gibi...